Ana içeriğe atla

Minimalizm / Kon Mari Yöntemiyle Kitap Düzenleme

Herkese merhabalar,
    Minimalizm yazım yüzlerce kişiye ulaşmış. Bu beni inanılmaz mutlu etti. Bu yolculuğumun nasıl ilerlediğiyle ilgili tekrar yazmak istedim. HİÇ KOLAY DEĞİL! Ama bunu dert edip, sadeleşmek zorundayım düşüncesiyle devam etmiyorum. Beni rahatsız ettikçe kategori kategori sadeleşmeye devam ediyorum.
    Sadeleşmenin en zor bulduğum kısmı kitaplarımdı. Onlarla aramda bir gönül bağı varmış gibi hissediyorum (ki sık sık kitap okuyan, kitaplığı olan insanlar bu hissi anlayacaktır). Bir de ileride kendi evimde büyük bir kitaplık yaratmak istediğim için hiçbirini atmak,vermek istemiyordum. Bu hafta bunun üzerine oldukça düşündüm. Odamın çoğunu kaplamış onlarca kitabın hepsi bana keyif veriyor mu diye? Burada önemli olan şey sayı mıydı? Okuduğun bir kitabı bir daha okuyacak mısın?
     Sorularımı da yanıma alıp kitap raflarımdaki tüm kitapları yere indirdim. İlkokulda, lisede beni en çok etkileyen kitaplar, lisede zorla asla sevmeden okuduğum sıkıcı kitaplar, psikolog olarak bana yardımcı el kitaplarım, kişisel gelişim kitaplarım, romanlar, hikayeler...
      Öncelikle yanıma boş bir koli alıp ilkokul ve lisede okuyan kişilere derslerinde yardımcı olacak kitapları ayırdım. Ve o kadar çok kitap çıktı ki... Tüm koli bu kitaplarla doldu. Bu koliyi ihtiyacı olan bir okul kütüphanesine bağışlayacağım. Aranızda bana ulaşmak isteyenler olursa çok da memnun olurum. İletişim kısmından ulaşabilirsiniz.
      Daha sonra kendime saklamak üzere büyük bir kutu aldım ve ileride dönüp bakmak istediğim, çocuklarıma mini bir kitaplık yaptığımda okumalarını arzu ettiğim, ilkokul-ortaokul yıllarında beni çok geliştirmiş kitapları bu kutuya yerleştirerek kaldırdım. (Mari konda yönteminde kutulayıp kaldırmak yok. Ancak ben o kitapların gelecekte işlevsel olacağını düşündüğüm için böyle bir yol izledim.)  Başka bir büyük kutuya ise, çocuklara göndermenin uygun olmadığı ancak benim de işime yaramayan kitapları doldurdum. Bu kutuyu da sahaflara giderek uygun bir ücrete vereceğim.
      Geriye kalan, bana haz veren kitapları kitaplığa yerleştirirken aynı yazara ait olan kitapları yan yana koyarak başladım. Terapilerimde başvurduğum psikonet yayınlarının serisini aynı rafa koyarak işimi kolaylaştırdım.



    En üst raftaki kitapları boy sırasına göre dizdim. Bir alt raf Can yayınlarından çıkanlar, tüm Aziz Nesin kitapları, tüm Orhan Kemal kitapları, ve seri olan kitaplar, 'Bütün Dünya' dergilerim şeklinde sıralandı. Altındaki kısa raf kolay ulaşabilmek için psikonet yayınlarından çıkan, insan psikolojisine dair önemsediğim, yoluma ışık tutan kitaplar. Yanında geceleri rahatlamak istediğimde içtiğim iki paket çay, ve bana inanılmaz huzur veren insan yüzü heykeli. Bu üç boyutlu obje (fotoğrafta ışık yansıdığı için belli olmamış) her yüzünde farklı bir duygu ifadesinde. Ben bana bakan yüzü mutlu ifadesinde tutuyorum. Yan taraftan baktığımda da huzurlu olan yüz ifadesini görüyorum. Diğer yüzlerinde de öfkeli ve huzursuz ifadeler var. Objenin hemen altındaki karenin içinde İsviçre'den aldığım minik tabak, onun önünde de sırt çantası olan bir şirin var. İkisi de bana seyahat etmeyi ne kadar sevdiğimi hatırlatıyor. Gördüğünüz gibi raflarımdaki her şey bana keyif veren nesneler. Yatay dizilmiş kitaplar şuanda okuduğum kitaplar. Hiçbir zaman tek bir kitabı eline alıp okuyan biri olamadım. Aynı anda birden çok kitabı okumayı seviyorum. Ruh halim, ihtiyacım neyse ona göre. Tavsiye ederim. Bir de sağlıklı beslenmek için yemek günlüğü tutuyorum onu da oraya koydum. 

     Casa Mila karakalem çizimi Barcelona seyahatimden sonra bana hediye geldi. Çok keyifli gözüktüğünü düşünüyorum. Pisa objesini de Pisa'dan almıştım. Anısı olan şeyleri atmıyorum. Sadeleşmek benim için böyle gerçekten keyif veren, anıları olan ve karmaşık durmayan objeleri, kitapları, eşyaları tutmak. Dediğim gibi zor bir yolculuk. Bu bile karmaşık gelebilir daha sade olanlarınıza. Şimdilik bana huzur veren şekli bu. Odamın içindeki diğer duvarımdaki kitaplar ve dvd ler ise şöyle: 


Görüşmek üzere, çok sevgiler.

Yorumlar

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Öğretmenin iş tanımı

      Gölge öğretmen nedir? Görev ve sorumlulukları nelerdir? Kimler gölge öğretmen olabilir?       Gölge öğretmenler, desteğe ihtiyacı olan çocukların okul saatleri içerisinde ortama uyumları için çalışan profesyonellerdir. Dikkat eksiliği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip çocuklar, otizm ve down gibi yaygın gelişimsel bozukluğa sahip çocuklar okula uyum sürecinde desteğe ihtiyaç duyarlar. Gölge öğretmen bu uyum sürecini aile,okul ve özel eğitim çemberinde en iyi şekilde yürütmeye çalışır. Önemli olan sürecin en sağlıklı şekliyle yürütülmesidir. Çocuk gelişimi ve Psikoloji alanlarından mezun kişiler gölge öğretmenlik yapabilir. Bu noktada önemli olan çocuğun davranışlarını iyi gözlemlemek, ihtiyaçlarını fark edebilmek ve davranışsal problemleriyle çalışabilmektir.     Çalıştığım çocuklar genelde otizm spektrum tanısı almış oluyor. İlk aylarda okula alışmalarına yardımcı olmak en önemli görevim. Alışmaya başladıktan sonra davranışsal problemler...

Brene Brown 'Kuvvetle Ayağa Kalkmak' Notları 1

*Gerçek şu ki düşmek can yakar. Zor olan cesur olmaya devam etmek ve el yordamıyla da olsa tekrar ayağa kalkmaktır. *Başarılı ve kuvvetli ilişkilere sahip insanların ortak noktası; bu insanlar duygusallığın gücünü görüyorlar ve kendilerini rahatsızlığın kollarına bırakmaktan korkmuyorlar. *Evet, kusurluyum ve kırılganım, bazen de korkuyorum ama bu, cesur olduğum, sevilmeye ve birilerine ait olmaya layık olduğum gerçeğini değiştirmez. *Saklanmak, rol yapmak ve kırılganlığa karşı zırhlanmak bizi öldürüyor: Ruhlarımızı, umutlarımızı, potansiyelimizi, yaratıcılığımızı, liderlik etme yetimizi, inancımızı ve mutluluğumuzu etkiliyor. *Bugün incinmiş hissetmek yerine incindiği için asabileşen, acıyı kabul etmek yerine diğerlerine acı çektiren çok fazla insan var. Bu insanlar hayal kırıklığı hissetmeyi göze almak yerine hayal kırıklığı içinde yaşamayı seçiyorlar. *Yardım istemek; tavırlı bir davranıştır ve tavırlı olmak güzeldir. Tavırlı insan kendini rahatsızlığın kollarına bırakıp, ...

Hatırlat da Haziran sonunda çocukluğumu yakalım

sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum şehre inerim bir sinema yağmura çalar otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür. -Senegalliler dahil değil sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin -yoksa seni rahatsız mı ettim? sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim elbette gayet rasyoneldir attan atlamak -Freud diye bir şey yoktur. sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün. -haydi iç de çay koyayım. Ah Muhsin Ünlü